Müzelerdeki binlerce eser, yapay zeka destekli DNA uygulamasıyla kimliklendirildi

Posted by

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz, bakanlığa bağlı müzelerdeki eserlerin korunması ve geleceğe miras bırakılması amacıyla başlatılan “Tarihi Eserlerin Güvenliği İçin Kimliklendirilmesi Projesi”ne ilişkin AA muhabirine açıklamada bulundu. Türkiye’deki tüm müzelerde sikkeler hariç toplam 2 milyon 860 bin eser bulunduğunu belirten İnceciköz, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un talimatıyla kültür varlıklarının yurt dışına kaçırılması ile mücadele ve eserlerin kimliklendirilerek envanterinin çıkarılması için çalışma başlattıklarını söyledi.

İnceciköz, çalışmanın birinci etabında müzelerin teşhirinde bulunan 103 bin 816 eserin tamamının kimyasal kimliklendirmesini yaptıklarını, ardından depolarda çalışmaya başladıklarını belirterek, şunları kaydetti:

“Müzelerimizin depolarındaki 150 bin 882 eseri tamamlamış durumdayız. 2028’e kadar depolarımızda bulunan tüm eserlerimizi hem kayıt altına alacağız hem de dijital kimliklendirmeyle bu eserlerin bize ait olduğunu belli etmiş olacağız. Sayın Bakanımızın talimatlarıyla çok önemli büyük bir proje daha başlattık. İsmi ‘Geleceğe Miras’. Özellikle kazı başkanlarımızın, kazı çalışma faaliyetlerini yoğunlaştırması üzerine kurulu bir sistem. Kazılardan çıkarılan eserler konservasyonu yapılarak müzelerimize sergilenme amacıyla getiriliyor. Eser sayısı 2028’e kadar mutlaka artacaktır. Biz yeni bulduğumuz eserler de dahil olmak üzere 2028’e kadar bu işlemi tamamlamayı hedefliyoruz.”

İnceciköz, eserlere DNA kodunun yüklendiği çalışmanın yerli ve milli olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:

“Kullandığımız maddede önemli kimyasallar var. İçinde yapay zeka algoritması ile oluşturulan DNA izlerinin olduğu, gözle görülmeyen, hissedilmeyen bir tür madde. Her eserin kendi kimlik kartı bilgilerini işledikten sonra, eserin uygun bir yerine, esere de zarar vermeyecek şekilde bir imza bırakmış oluyoruz. Siz bunu elle hissedemez, gözle göremezsiniz. Ultraviyole ışıkla orada bir bilgi olduğunu da tespit edemezsiniz. Bunun kendine ait okuyucu sistemleri var. Ancak bu sistemler üzerinden o eserdeki iz görülebilir.”

“ESERE BİR KİMLİK KARTI HAZIRLIYORUZ”

Kaçakçılıkla mücadele kapsamında oldukça önemli işler yaptıklarını ve önemli başarılara imza attıklarını vurgulayan İnceciköz, Türkiye’nin bu konuda kural koyan ülke durumuna geldiğini söyledi.

Çalışmayı, alanında uzman güçlü bir ekip ve müze uzmanları koordinesinde yürüttüklerini aktaran İnceciköz, yapılan sistemin gelecekte kültür varlıkları üzerine çalışanlara iyi bir veri oluşturacağını işaret etti. Birol İnceciköz, eserleri kimliklendirme çalışmasının kendi içinde alt çalışmaları içerdiği bilgisini paylaşarak, “Esere sadece bir DNA kodu koymuyoruz. Depolardaki veya teşhirdeki eserin bugünkü halinde her türlü incelemesini tamamlıyoruz, esere bir kimlik kartı hazırlıyoruz. Sistemde tüm verilerini saklıyoruz. Eserin eğer konservasyon veya temizlik ihtiyacı, bir küçük müdahale ihtiyacı varsa bakımlarını da yapıyoruz. Eserlerin bakım ve onarımlarını da konservasyon laboratuvarlarımız yapıyor.” dedi.

Anadolu Ajansı (AA), Anadolu Medeniyetleri Müzesinin tam güvenlikli eser deposunda, restoratör ve konservatörlerin, proje kapsamında eserlere DNA kodlaması yöntemini nasıl uyguladığını görüntüledi. Önlük ve eldivenlerini giyen ve güvenlik amacıyla kişisel eşyalarını bırakan restoratörler, depoya müzenin güvenlik görevlileri eşliğinde geçiyor. İşlem sırası bekleyen eseri alarak inceleyen restoratörler, her ürünün envanter numaralarını ve farklı açılardan fotoğraflarını çekiyor.

Ardından dijital ve manuel olarak esere inorganik nanoteknolojik madde süren görevliler, kimliklendirmenin tamamlanması için kimyasal işaretlendirme işlemini yapıyor ve esere DNA kodu koyuyor.

Eser, verilerle Müze Ulusal Envanter Sistemine (MUES) sadece sorumlu yetkililerin ulaşacağı şekilde kaydediliyor.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir